27 Kasım 2013 Çarşamba

Egenin İncisi ; İzmir

   Deniz , her zaman insanoğlunu kendine çekmiştir. Bazılarının ruhuna hitap ederken , bazıları içinde o şehirde yaşama sebebi. O kadar büyükleri ki  var ki dünyaki uzay gibi gelir bana  , mavi uzay.

   İçinde deniz olan şehirler her zaman daha fazla talep görmüştür. Hele bir de yeşille birleşiyorsa tam ömür geçirmeliktir. Ülkemizin coğrafya pozisyonu ve bölgelerdeki bitki örtüleri baz alınınca deniz ile yeşilin birleşiminde var olan şehirlerimiz hiçde anımsanmayacak derecededir . Hele karadeniz sahili nerede ise tamamen bu muhteşemliği sergilemektedir.

   Şimdilik Karadeniz bir tarafa dursun , Egenin o güzel  , o ihtişamlı , o Atatürkçü şehri ile tanışalım. İzmir , ülkemizin 3.büyük metropolü olarak geçmekte. Ege bölgesininde başkenti.

   Uzun zamandır gezmek istediğim İzmir'e gitme fırsatını en sonunda yakaladım. THY 'nin tarifeli uçağı ile saat 09:10 gibi Adnan Menderes Havaalanı'ndaydım. Havaalanından ayrılırken ister metroya binebilirsiniz , istersenizde Havaş'ın araçları ile gitmek istediğiniz yere gidebilirsiniz.

Havaş'ın aracı 10 TL'ye beni Kordon civarında bulunan Swissotel önünde indirdi. Hemen çok merak ettiğim kordona doğru yola koyuldum. Kordona doğru yürürken içimde bir huzur , bir huzur anlatamam. Sanki bana senin yaşaman gereken yer burası diyordu birileri. Aslında istemiyorda değilim hani.

 İlk gördüğüm Atatürk anıtıydı. Geniş bir alan içerisinde kendini ben burdayım edalarında gösteriyordu.

Uzun kordon boyunca elimde filtre kahvem ile beraber güzel bir yolculuğa koyuldum. Yolda bazı insanlar ile İzmir hakkında konuştum. Görülmesi gereken bazı yerlerin adreslerini aldım kendilerinden , hatta fotoğrafçılıklarını da yaptım.

İzmir'in sahil şehri olması nedeni ile kordon boyu alıp başını gidiyor. Benim  gibi günlük seyahatçilerin buna zaman bulması biraz imkansız gibi. Bende kendini Kemeraltı'na doğru attım. Kemeraltı Konak ilçesinin bir semti diyebilirim. Kemeraltı köprüsüne ulaşmadan sahilde bulunan kahvaltıcılar sizi kendine çekecektir. Serpme kalvaltı şeklinde sizlere sunum yapılmakta.

Kendi elimden Saat Kulesi


Kemeraltı İzmir'in merkezi diyebilirim . Valilik,  Belediye binası , Saat kulesi ilk görüşte gözünüze çarpacak.

Saat Kulesi tarihi bir eser olup , İzmir'i temsili olarak kullanılmaktadır . Saatin kurulma nedeni eskiden saatlerin pahalı olmasıymış. 1901'de Sadrazam Mehmet Said Paşa tarafından Fransız mimar Raymond Charles Péré tarafından yaptırılan kule 25 metre boyunda olup, dairesel esas etrafında dört çeşmesi vardır ve kolonlar Kuzey Afrika temasını esinlendirir. Kulenin saati Alman İmparatoru II. Wilhelm'in hediyesidir.
Saat kurulduğu günden bu yana yalnızca bir kere durmuştur. 5.2 şiddetindeki 1974 İzmir Depremi sırasında hasar alan kulenin saat kadranları üzerindeki son kat yıkılmış ve saat depremin oluş saati olan 02:04'te durmuştur. İki yıl içerisindeyse kule onarılmış ve saat tekrar çalışır vaziyete getirilmiştir. 



  Yan tarafta bulunan para 1983-1989 yılları arasında 500 TL olarak merkez bankası tarafından piyasada kullanılmıştır.

  Saat kulesine arkanızı verdiğinizde içeri doğru bir insan selinin devam ettiğini göreceksiniz. Burada Kemeraltı çarşısı başlamaktadır. 19. yüzyılda İzmir’in ticaret hayatının can noktasıymış burası. Günümüzde Kemeraltı Çarşısı bu özelliğinden oldukça uzaklaşmış ve İzmir’in önemli bir alış veriş merkezi haline gelmiştir. Tonoz ve kubbeli bazı dükkânlar özelliğini korumuş olmalarına rağmen çoğunlukla modern iş merkezleri, mağazalar, kafeteryalar ve sinemalar burada toplanmıştır. Bunların yanı sıra Türk el sanatları örneklerini yansıtan seramiklere, çini panolara, ağaç eserlere, madeni eserlere, düz dokuma yaygıları ile halı ve kilimlerin satışının yapıldığı dükkânlar da burada bulunmaktadır.

Çarşı içerisinde ev yemekleri yapan bir restoranda birşeyler atıştırdıktan sonra tekrar saat kulesinin bulunduğu meydana döndüm.

Konak Vapur İskelesi

Konak ve Saat kulesine ayırdığım zamanın yeterli olduğunu düşünerek kendimi Konak Vapur iskelesine attım.

İçeride sol tarafta bulunan gişeden binmek için gerekli bileti aldıktan sonra turnikelere doğru ilerledim. sağ taraf Karşıyaka , hemen karşınızdaki gişeler ise Bostanlı'ya gitmekte. Ben Karşıyaka'yı tercih ettim ve havanın güzel olması nedeni ile dışarıda iskele tarafında  korkuluklara dayanarak yolculuğa başladım.



    20 dakikalık bir yolculuktan sonra Karşıyaka Vapur İskelesine verdığımda İstanbul'da 27 senesini geçiren bir insan olarak çok farklı bir yapılar ile karşılaşmıyorsunuz. Merkezi bir yer Karşıyaka .

Karşıyaka

Karşıyaka, 1865 yılında İzmir-Menemen demiryolunun hizmete girmesiyle yerleşime açılmış ve özellikle 1874 sonrasında İzmir merkez (Konak) ile vapur seferlerinin başlatılmasıyla gelişmiş bir yerleşim yeridir.

Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım , 14 Ocak 1923 günü 66 yaşında burada vefat etmiştir ve yine burada Anır mezarda yatmaktadır.

Karşıyaka sahili Pub lar ile dolu. Herkes rahatlıkla birasını yudumlar iken çevredeki enstantenelere odaklanıyor.

Zübeyde Hanım'ın son günlerini geçirdiği köşk

  Karşıyaka Çarşısı olarak bilinen hemen vapur iskelesinin karşısında bulunan cadde bayağı yoğun , nerede ise tüm markaları burada bulabilirsiniz. Mc Donald's ve Burger King de burada yer almakta.


Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü neticesinde yapılan gösteri etkiyileyiciydi. Caddenin en sonunda Metro istasyonu bulunmakta. İzmir metrosu hiçde hafife almayalım. Tamam yurtdışındaki şehirler ile karşılaştırılmaz ama İstanbul ile mukayese edilebilir seviyede.

Metro istasyonun hemen civarında bulunan cafeler İzmir'in güzel bayanları ile dolu. Üniversite öğrencilerinin İzmir'e verdiği enerji yadsınamaz. Heryer cıvıl cıvıl.

İzmir seyahatimi 20:00 de kalkacak uçağıma gecikmemek için 18:00 gibi bırakmak zorunda kalıyorum. İzmir'e gidip kumru yemeden Karşıyaka Metro'suna binip havaalanına doğru hareket ettim.

THY yollarının ikramları konusunda birkaç cümle etmez isem haksızlık olur. İkramları gayet doyurucu ve lezzetli amma velakin İzmir yolculuğunun kısalığı nedeni ile dağıtım seri gerçekleşirken sizde nedensiz bir şekilde hızlı bir tüketim gerçekleştiriyorsunuz . Ortama uyum diyebiliriz heralde.

21:10 civarında İstanbul AHL'ye vardığımda alışık olduğum karmaşa yine karıştım. Hayat bizleri İstanbul'da yaşamaya mecbur mu ediyor yoksa bizler buradan ayrılmamak için kendimize neden mi türetiyoruz bilemeyeceğim ama İzmir kesinlikle yaşanacak bir yer. Celâl Amcamın değimiyle eski İstanbul.

Ben günü birlik bir seyahat gerçekleştirdim . İzmir'i azda olsa tanıdım. Sizlerde imkanınız var ise Türkiye'nin her yerini gezin.

Şimdilik benden buraya kadar. Bir sonraki seyahat de görüşürüz.


Sevgi ve Saygılarımla ,

23/11/2013
Emrah AĞÇİÇEK


  

30 Eylül 2013 Pazartesi

Can Dostum


Merhabalar ,

Gün içerisinde o kadar merhabalar ile başlayan mailler yazıyorum ki , artık merhaba kelimesinin bende o devasa anlamlar içeren mânâsını yitirmesinden korkmuyor da değilim.

Müslümanlığın yaygın olduğu bir ülkede yaşıyoruz . Bir dükkandan içeri girerken , bir ortama girerken veya arkadaşlarınızın yanına vardığınızda ağızlardan genellikle Selamınaleyküm kelimesi ses olarak etrafa yayılır. Hatta bazen bu işlemlerin tam tersini yani ayrılık esnasında kullanıldığınıda duymuşluğum vardır. Merhaba kelimesi ile Selamınaleyküm kelimesi bazen insanlar içerisinde inatlaşmaya bile neden olabiliyor. Ama beni sorarsanız ben merhabacıyım. Eşitliği çağrıştıyor bana . Zülfü Livaneli'nin Merhaba türküsü bunun üzerine dinlenir.

Merhaba kelimesinden sonra bende büyük anlam barındıran , hatta fazlası ile altını doldurabileceğim bir kelimede dostdur. Dost kelimesi deminde belirttiğim gibi büyük anlamlar içerir.

Yaşadığım bağ yırtılması sakatlağı ( Futbolcu sakatlığı olması biraz havalı olmama neden olmadı değil hani ) nedeni ile 10 günlük bir süreci nerede ise evde hiç hareket etmeden geçirmeme neden oldu. Bu süreç içerisinde nasıl zaman geçirebilirim derken aklıma ilk gelen şeyi yaptım ve film araştırmaya başladım. Evet itiraf ediyorum filmlerin altında yazan yorumlardan etkileniyorum.  Karıştırdım , okudum , hatta özet bile geçtim ama en sonunda daha önceden Matt Damon ile Robin Williams'ın baş rollerini paylaştığı Can Dostum filmi ile aynı ismi taşıyan , orijinal ismi Intouchables olan bir filmi izlemeye karar kıldım.

Film Fransız yapımı. Fransızlar bana hep duygu konusunda soğuk gelirlerdi ki bu film ile tüm önyargılarım kırıldı. Başrollerini François Cluzet ve Omar Sy paylaşıyor. Sizi filmi anlatmayacağım. Herkes bu keyfi tatmalı düşüncesindeyim. Bu film sizin ruhunuza hitap edecek. O siyahı adam gülümsedikçe sizde güleceksiniz. O her güldüğünde içinize umut dolacak. Umut . İşte o kadar basit bir şekilde kazanılıyor. Film hiç bitmesin , hatta ne kadar süre kaldığına bakmaya korkacaksınız.

Ben filmi kısa cümleler ile yeterince övdüğümü düşünüyorum. Ben tavsiye görevimi yerine getirdim. Sevdiğiniz birine , sevgilinize , dostunuza yani size anlam kazandıran herhangi birine bu filmin DVD 'sini hediye alarak iyi bir hediye seçimi yapacağınız düşüncesi içerisindeyim.

Bu yazımı bana hep hoş gelmiş bir kelimeler topluğu ile sonlandırmak istiyorum ;

Ömrünüzün, umudunuzdan önce tükenmesi dileğiyle.

Sağlıcakla kalın.


13 Şubat 2013 Çarşamba

Çıksalınspor


Evet . Benim de bir bloğum var ve ben buna tanıdıklarımın da tahmin edeceği gibi futbol ile başlıyorum.

Aslında birazdan okuyacağınız yazımda herşey futbol değil. Sahiplik , arkadaşlık ve tanımlayamadığım birçok duygu ile beraber bir önizleme.

İstanbul ili,Beyoğlu ilçesi ,Halıcıoğlu mahallesi kombinesinde farklı bir isim ile karşımıza çıkıyor Çıksalın. Bana her duyduğumda emir kipi gibi gelir. Dışarıdan bir arkadaşınıza nerede oturduğunuzu anlatırken kesin hafif bir tebessüm hali olurdu yüzlerde. İsmi zordur Çıksalın'ın. İnsanlar ismini söyleyemiyor biz oturuyoruz . Düşünün artık durumun vahimliğini.

Çıksalın ismi Osmanlı surlarına dek dayanmaktadır. İstanbul'da ki en büyük Musevi mezarlığının bu semt sınırlarında olması da ayrı bir bilgi.

Bu arada Gaziantep ilinde kardeş semti de vardır ; Çıksorut

Çıksalınspor bu semt ile sınırlı kalmayıp var olan pozisyonu ile Beyoğlu ilçesinin üçüncü takımı. Galatasataray ve Kasımpaşaspor takımlarının ardından gelmekte.

2000 yılında başlamış olduğum altyapısı unutulmaz güzel günler geçirmemin dışında an itibarı ile de halı saha performanslarımın asıl nedenidir.

Semtin bir çok gencine sağladığı spor imkanı ile aslında bir teşekkürü de hak ediyorlar.

2013 yılının başlarına geldiğimizde artık futbolu oynayan değil izleyen insanlar olduğumuz için takım ile beraber şehir dışlarına seyahatlere başladık. Bu seyahatlerde Kütahya, Eskişehir gibi daha önce gitmediğim yerlere gitme şansım oldu. Tabii ki bu yolculukta yalnız değildim . Birbirinden değerli insanlar ile yaşadığımız olaylar , muhabbetler hayatlarımıza her geçen gün bir tecrübe daha eklemekte.

An itibarı ile Bölgesel Amatör Lig 10.Grupta yer alan Çıksalınspor yoluna dolu dizgin devam etmekte.

Amaçları bu sene 3.Lige çıkmak ve bu yolda en içten dileklerimle başarılar dilerim.

Sevgi ve saygılarımla.