17 Aralık 2014 Çarşamba

Yaşamak



Zaman kavramının insandan insana farklılık gösteren bir durum olduğunu düşünüyorum . Bulunduğumuz duruma , olaylara , yere vb. kıstaslara göre değişiklik gösterebiliyor. Bazen saatler sizin için saniyeler gibi geçse de bazı durumlarda günler , haftalar hatta yıllar geçmek bilmez.


Hepimiz için geçen bir sürenin olduğu aşikâr .Peki biz bu süreçte neler yapıyoruz. Şuan var olan yaşantımız hangimizi tatmin ediyor . Peki bizi tatmin edecek olan hayat nedir ? Beklentilerimiz ne ? Kiminle nerede , nasıl bir yaşam hayal ediyoruz ?

Soru İşaretleri hiç bitmiyor ...


Peki neden hep sorguluyoruz . Sorgulamak yaşamın bir şartı mı ? Hayatta herşey mi sorgulanmalı ?


Hayır. İşte bir buna kocaman bir HAYIR.


Çocukluğumuzdan beri süre gelen herşeyi sorgulama merakımız olgunluğun getirdiği dönem ile bir duraklama devrine uğruyor. Evet .Hayat herkese farklı seçenekler sunuyor. Hepimiz yaşam şartlarımız ile bu şıklardan kendimize uygun olanı seçiyoruz . Sonra savaşıyoruz .Ama bir şeyi bence atlıyoruz ;

Yaşamayı


Yaşamak savaşmak değildir her zaman, kiminin savaşı hiç başlamamıştır , kimileri hiç savaşmamıştır , kimileri savaşmadan kaybetmiştir.



Yaşamak , kendi yaşamanızı isteğiniz halinde sürdürürken başkalarının hayatına da pay ayırmaktır . İnsanların , kuşların , köpeklerin , çiçeklerin , ağaçların , suyun , dağın , güneşin , havanın ...


Yaşamak bazen sadece sevmektir. Değer vermektir . Birinin aşkı için ölmeyi göze almaktır . Sebepsizce geceleri göz yaşı dökmektir . Kısacası kendini unutup başka birine adanma halidir


Yaşamak gülmektir . Güldüğünde dünyanın nasıl değiştiğini fark etmektir


Yaşamak isyandır . Cennete gitmek isteyenlerin cehenneme dönüştürdüğü yaşamların hakkını savunmaktır. Hiç canın acımasa da zalimin zulmü için acımışcasına haykırmaktır.


Yaşamak bazen sadece bir kahvaltıdır .


Yaşamak çok şeydir .


Sadece basite alın. Umudunuzu kaybetmeyin.


6 Ağustos 2014 Çarşamba

Çürük Domates



Emrah Serbes , son romanı Deliduman'ı geçtiğimiz aylarda yayınladı . Gezi parkı sürecini 17 yaşında bir gencin gözünden anlatan roman , kısa süre içerisinde sosyal medyada ve görsel basında yapılan reklamlar ile adından fazlaca söz ettirdi. Satış rakamlarıda küçümsenmeyecek kadar iyi adetlere ulaştı . Serbes'i bu süreçte nerede ise hiç bir şekilde ekranlarda görmedik. Geçtiğimiz hafta Hürriyet gazetesinin Pazar ekinde bir röpartaj yayınlamış . Roman satışa çıktıktan sonraki ilk röportajıymış. Yani biz birşey kaçırmamışız. Merak edenler buradan ulaşabilirler.


Kitabı , bayram tatili ile birleştirdiğim 10 günlük tatilimde Gelibolu,Bolayır'daki evimde okudum. Evet. İtiraf etmeliyim ; İkili diyalogları bu adam çok iyi beceriyor .


Kitap bende tam olmamış hissi uyandırmadı değil hani . Daha iyisi yazılabilir miydi ? Zamanla göreceğiz. Kitaptan sizin ile paylaşmak istediğim bir bölüm var .Keyifle okuyacağınızı düşünüyorum ;


"baktın manavlık seni kepaze ediyor, çünkü domates tartarken araya iki tane çürük domates sokuşturmadan edemiyorsun, o zaman neden böyle bir şey yapıyorum diye sormalısın kendine. derin bir nefes alıp o iki tane kodumun çürük domatesini araya sıkıştırmadan niçin duramadığını düşünmelisin. o iki tane çürük domatesi araya sokuşturamayınca kendini çok mu çaresiz hissediyorsun? uykuların mı kaçıyor, boğulacak gibi mi oluyorsun, tükenmişlik sendromuna mı giriyorsun o iki tane çürük domates araya sokuşmayınca? bütün dünyayı önüne de serseler o iki tane çürük domatesi araya sokuşturamadıktan sonra bir anlamı yok mu? 'yeter artık bu dünyanın kahrını cefasını çektiğin, al sana gidiş dönüş uçak bileti, 6500 dolar da nakit, singapur'daki bütün kerhaneleri gez gel,' deseler, yine de o iki tane çürük domatesi araya sokuşturmanın verdiği zevki hiçbir şeye değişmez misin? dünya yerinden oynasa, taş üstünde taş kalmasa, kıyamet kopsa, uzaylılar gelse bütün sülalene tecavüz etse, yok arkadaş, ben o iki tane çürük domatesi ilk fırsatta araya sokuşturmaya yine de devam ederim mi diyorsun? herkesin bu hayatta iyi kötü bir pusulası vardır, hedefi vardır, hedefi olmasa bile bir tarzı, duruşu, şekli şemali vardır, senin de bu hayattaki pusulan, hedefin, tarzın, duruşun, şeklin şemalin o iki tane çürük domatesi araya sokuşturmak mı? yarın öbür gün torun torba sahibi olup bir köşeye çekilip emekliliğin keyfini sürmeye başladığında, geçmişi özlemle yad ettiğin anlarda, aklına gelecek ilk şey o araya sokuşturuverdiğin iki tane kodumun çürük domatesi mi olacak oç! merhametsiz şerefsiz! al o zaman bu yazıyı manav dükkanının girişine as, sonra da dükkanı başkasına devredip siktir ol git! başka bir iş bul kendine. ne bileyim, git veznedar ol! uçaksavar bataryası teknisyeni ol! ne olursan ol siktir git onu ol, ama artık manavlık yapma! yapma manavlık! belki de veznedar olursan, şu paralardan birazını da cebime sokuşturayım demezsin de, seni kepaze eden şeyin o araya sokuşturduğun iki tane çürük domates olduğunu anlarsın. belki de uçaksavar bataryası teknisyeni olursan, şuradan cebime iki tane uçaksavar mermisi sokuşturayım demezsin de, seni kepaze eden şeyin o iki tane çürük domatesin araya sokuşması olduğunu anlarsın. it herife bak ya! zibidiye bak! dangoza bak! elim ayağım titredi yemin ediyorum sinirden. içim daraldı. her neyse, unutalım... off! hayvanoğluhayvan!! "