24 Aralık 2015 Perşembe

Sevmek lazım !




Sevmek lazım . Çok fazla sevmek lazım . Sadece kuşu , çiçeği , böceği , insanı değil yaratılan herşeyi , taşı toprağı sevmek lazım .


Bir şeyden nefret etmek için önce sevmek lazım .


Seversek barışırız . Seversek , sadece seversek bir arada kalırız .


Sevin arkadaş.

21 Aralık 2015 Pazartesi

Dilek Doğan


Dilek Doğan'ın vurulma görüntülerinde suçlu aranacaksa en son suçlunun tetiği çeken polis olduğunu düşünüyorum.



O tetiği çekme cesaretini polise veren arkasındaki millettir. nasıl akp'nin hırsızlıklarına göz yumdularsa, polisin de bu infazına göz yumacaklar. bunu öngörebilmek için kahin olmaya gerek yok.



Bu millet cahil, cahil kaldığı için de hayat karşısında korkak, ve ayrıca fakir bırakılmış, fakir olduğu için de başkasından gelecek himmete muhtaç, sadık bir köpek gibi onu besleyenin götünden ayrılmayan, o ne derse onu yapan, sadece inancını önemseyen, bombok bir hayat yaşamasına rağmen, sadece namaz kıldığı için, çirkin hayatının daha güzelini öldükten sonra yaşayacağına inanan bir garip topluluk.



İşte bu polisler de bu halkın polisi, senin, benim falan değil, yüzde ellinin polisi, açın bakın bu arkadaşların isimlerini tespit edebilirseniz, hepsinin profil fotoğrafı emniyet teşkilatının amblemidir, iletileri de "vurun, öldürün, sağ bırakmayın" falan gibi cümleler.



Bu insanlarla ortak bir paydanız olduğunu mu zannediyorsunuz, söyleyeyim yemek, içmek, sıçmak ve uyumak dışında sizden tamamen farklı bir canlı türüyle karşı karşıyasınız. mesela insanların ölmesinden rahatsız olmuyorlar, sadece asker ve polis ölünce üzülüyorlar, yani eline silah almış insanların ölmesine üzülüyorlar, devlet ya da medya tarafından terörist diye nitelendirilen kim varsa hepsinin soy sop öldürülmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bu insanlara niye böyle deniyor, ne oldu da bu hale geldi insanlar diye düşünmeyi gereksiz buluyorlar, çünkü onlar için devlet en iyisini bilir ve düşünür. Onlar yesin içsin, sıçsın, uyusun ve öldükten sonra gidecekleri sonsuz hayat için hazırlık yapsınlar.



Cehaletin kötülüğe evrilmesi de bu noktada siyasi partiler kanalıyla oluyor, akp'den, onun polisinden, hukukundan, onlardan hesap sorulamamasından, başkanlık sisteminden bu yüzden tiksiniyoruz. yoksa otoyol yaparak bir ülkeye demokrasi gelseydi, insanlar mutlu olsaydı hitler gerisinde enkaz haline gelmiş bir Almanya bırakarak kendini gebertmezdi.



Dilek Doğan'a üzülmeyin, Dilek Doğan'ın bu şekilde öldürülmesini bile haklı bulabilecek yavşaklarla aynı ülkede yaşadığınıza üzülün.

1 Ekim 2015 Perşembe

Barış


Yine birilerimiz siyah profil fotoğrafı koyacak , bir çoğu teröre lanet okuyacak, tamamına yakını vefat eden şehit ailelerine sabır dilerken bir yandan da rahmet okuyacak. Maçlarda " Şehitler ölmez Vatan bölünmez " sesleri yükselecek. TV'lerde şehit cenazeleri görüntüleri yayınlanırken onların geride kalan aileleri hakkında bize duygulu anlar yaşatacaklar.


Ne kadar bilindik , aşina durumlar değil mi ? Dün gibi . Hatta yarın gibi.


Alıştık ama . Evet. En korkutucu yanı. Alışkanlık.


Peki size soruyorum ? Ne olacak. Neyin savaşı bu. Neden ölüyor bu çocuklar. Seçimlerden önce duran kan yine niye akıyor. Ne değişti 10 günde.


Yoksa sadece biri başkan olmadı diye mi ? Yok ama ben buna inanamam. Vicdan var insanda. Allah korkusu var. İçinde Allah korkusu olan bir insan bunu yapamaz. Yok yok inanmam. Aklım kesmez benim.


Öldürmek ile olmaz dostlar, arkadaşlar bu iş. Olmaz. Olsa Hitler yapardı bu işi. Bu işin bir tek çözüm yanı var. Barışıcaz. Sorun ne ise beraber çözecez.


Dinleyeceğiz. Empati yapacağız.


Eğer vuralım, yok edelim kafası ile gidersek çok canlar yanar. Çok profiller kararır.


07/09/2015
Emrah AĞÇİÇEK


23 Şubat 2015 Pazartesi

Kadının adı ANNE .



Türkiye . Kendisini Avrupa'da görmek isteyen bir toplumun çoğunluğunu oluşturduğu ( ki haksız değiller )  , topraklarının %90 kısmının Asya Kıtasında yer aldığı bir ülke . Ülkem .  Üniversite zamanlarında hiçbir dersini neden ise kaile almadığımız bırakın ismini , simasını bile hatırlamadığım bir Tarih hocasının bizlere söylediği bir tümce , hayatım boyunca bir çok olaya yorum yaparken bana pusula olmuştur .


 " Türkiye , hem düşünce açısından hemde coğrafi açıdan Batının en gerisinde , Doğunun da en ilerisindedir "


Haksız değildi sanırsam . Ülkemdeki bu kadar karmaşanın nedeni bu olabilir mi diye düşünmedim değil açıkçası .


Müslüman bir ülke olarak ( Batılı bir Müslüman ülke  , kulağa çok farklı geliyor değil mi ? ) dinin emrettiği  , kutsal kitabın beyan ettikleri günün alimleri tarafından bizlere yorumlanmakta . Yüksek bir kesimimizde ne acıdır ki hiçbir araştırma yapmadan , bilgi edinmeden bu alimlere muhteşem bir bağlılıkla , doğruluğunu da savunarak uygulama aşamasında mübalağa yapmaktadır.
Bunun neticesinde acayip acayip ünvanlı adamlar yine acayip acayip yorumlar yapıyor . Gündemden fazlası ile takip ediyorsunuz . Tekrarlamayacağım .


Gün geçmiyor ki ülkemizde bir tecavüz vakası yaşanmasın . Gün geçmiyor ki bir kadın daha kocasından boşanmak isteği neticesinde burnu kesilmesin . ( Geçenlerde CNN TÜRK'de izledim . 2001 yılından itibaren sadece haber yapılan sekiz olayda kocaları tarafından kadınların burnu kesilmiş . Siz hayırdır , bu canilik nereden geliyor . )


Ben her zaman şunu dedim , diyeceğim , kafalarına vuracağım .


" Eğitim " .


Bizim toplumumuzda ilk eğitim ana ocağında başlar . Hayatımızda ilk anlaşılabilir söz Annedir . Korktuğumuz zaman ilk o aklımıza gelir .Anne , Ana herkes için kutsaldır . İlk Aşktır. İlk Sevgilidir. Samimiyetin doruk noktasıdır.


Peki size sorarım . Eğitim almayan bir anne  , bir bireyi dünya hayatına hazırlarken ne kadar doğru bir eğitim verebilir . Bizler değil miydik daha 4-5 sene önce " Haydi Kızlar Okula " kampanyaları düzenleyen . Eeeee. Nerede kaldı eğitim .


Yine geldik en başa . Hiç çıkamadık ki zaten .


Demezler mi Sen ne verdin ne istiyorsun . O Anne ne yapsın . Hangi anne çocuğunun  , başka bir annenin kızına tecavüze kalkışmasına,  tecavüz edemeyince yakmasına , parçalamasına izin verir . Nasıl böyle bir şey düşünebilir . Aklına mı gelir o kadıncağızın .


Bizler bu hayatta çok şey öğrendik . Oooooo saysan bitmez .  Ama bizlerin neyi öğrenemediği o kadar açık ki ;


İnsan olamamışız biz ya . Valla olmamışız .


Neyse , yine canınızı sıkacak şeyler yazdım . Hadi alın telefonu elinize , yine kimsenin suratına dahi bakmayın . Kimse ile konuşmayın . Sonra ah ben yalnızım, ah beni kimse anlamıyor . ah ah ah ...


Peki hiç kendinizi sordunuz mu ?


Siz hiç kimseyi anlamak için çaba sarf ettiniz mi ?

20 Ocak 2015 Salı

Kendimizden Öte



Günümüz Türkiye'sinde hatta dünyasında , halen insanların dinleri , yaşayışları , etnik kökenleri hakkında yorumlarımızı eksik etmeyen bir yaşantı içerisindeyiz . Halen herkesin hayatı herkesi iliklerine kadar ilgilendiriyor . Neden diye sorarsanız koca bir soru işareti benim için .


İnsanları neden bu kadar ayırmak için uğraşıyorlar ?  Yoksa bu işten faydalanan bir kesim mi var ? Evet var .  Bu halk bu acıları çok çekti . Sol - Sağ diye ayrıldık ,  Kürt-Türk diye ayrıldık , Alevi-Sünni diye ayrıldık . Ayrıldık da ayrıldık . Şimdi de bizi içerisine sokmak istedikleri AKP liler ve olmayanlar karmaşası Nam-ı diğer %50 ciler. Yine oyun oynayacaklar .Yine figüran olacağız .  Ne ayrılık sevdası bir toplumuz ya hu . Bayılıyoruz ayrılmaya . Fakat gördüğümüz buz yükseltisi deniz altında koca bir kütle barındırıyor . Hep görünen kısım ile ilgilendik , ilgileniyoruz . Bakalım daha ne kadar öleceğiz. Ne zaman sadece insan olmanın yeterli olacağını öğreneceğiz.


Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor ne yazık ki.


Aslında çok basit değil midir insan olmak ? Değildir belki de. İşimize mi gelmiyor yoksa.


Olan veya olacak olan çocuklarınıza önem gösterin. İyi bir insan olmayı öğretin. Saygı duymayı öğretin. Alçak gönüllülük nedir anlatın . Paranın hayatımızda sadece bir değer olduğunu öyle sanıldığı kadar da önemli olmadığını ona söyleyin . Karşılık beklemeden sevmeyi öğretin. İnsanları olduğu gibi kabullenmeleri gerektiğini anlatın. Masal okuyun onlara. Hikayeler okuyun. Umut aşılayın.


Neden mi çocuklarınıza ?


Çünkü bizlerin ön yargıları var. Kıramıyoruz onları .Yok sayamıyoruz. Egolarımız var bizim.
Kendimizden de öte.


Kendimizden öte.

17 Aralık 2014 Çarşamba

Yaşamak



Zaman kavramının insandan insana farklılık gösteren bir durum olduğunu düşünüyorum . Bulunduğumuz duruma , olaylara , yere vb. kıstaslara göre değişiklik gösterebiliyor. Bazen saatler sizin için saniyeler gibi geçse de bazı durumlarda günler , haftalar hatta yıllar geçmek bilmez.


Hepimiz için geçen bir sürenin olduğu aşikâr .Peki biz bu süreçte neler yapıyoruz. Şuan var olan yaşantımız hangimizi tatmin ediyor . Peki bizi tatmin edecek olan hayat nedir ? Beklentilerimiz ne ? Kiminle nerede , nasıl bir yaşam hayal ediyoruz ?

Soru İşaretleri hiç bitmiyor ...


Peki neden hep sorguluyoruz . Sorgulamak yaşamın bir şartı mı ? Hayatta herşey mi sorgulanmalı ?


Hayır. İşte bir buna kocaman bir HAYIR.


Çocukluğumuzdan beri süre gelen herşeyi sorgulama merakımız olgunluğun getirdiği dönem ile bir duraklama devrine uğruyor. Evet .Hayat herkese farklı seçenekler sunuyor. Hepimiz yaşam şartlarımız ile bu şıklardan kendimize uygun olanı seçiyoruz . Sonra savaşıyoruz .Ama bir şeyi bence atlıyoruz ;

Yaşamayı


Yaşamak savaşmak değildir her zaman, kiminin savaşı hiç başlamamıştır , kimileri hiç savaşmamıştır , kimileri savaşmadan kaybetmiştir.



Yaşamak , kendi yaşamanızı isteğiniz halinde sürdürürken başkalarının hayatına da pay ayırmaktır . İnsanların , kuşların , köpeklerin , çiçeklerin , ağaçların , suyun , dağın , güneşin , havanın ...


Yaşamak bazen sadece sevmektir. Değer vermektir . Birinin aşkı için ölmeyi göze almaktır . Sebepsizce geceleri göz yaşı dökmektir . Kısacası kendini unutup başka birine adanma halidir


Yaşamak gülmektir . Güldüğünde dünyanın nasıl değiştiğini fark etmektir


Yaşamak isyandır . Cennete gitmek isteyenlerin cehenneme dönüştürdüğü yaşamların hakkını savunmaktır. Hiç canın acımasa da zalimin zulmü için acımışcasına haykırmaktır.


Yaşamak bazen sadece bir kahvaltıdır .


Yaşamak çok şeydir .


Sadece basite alın. Umudunuzu kaybetmeyin.


6 Ağustos 2014 Çarşamba

Çürük Domates



Emrah Serbes , son romanı Deliduman'ı geçtiğimiz aylarda yayınladı . Gezi parkı sürecini 17 yaşında bir gencin gözünden anlatan roman , kısa süre içerisinde sosyal medyada ve görsel basında yapılan reklamlar ile adından fazlaca söz ettirdi. Satış rakamlarıda küçümsenmeyecek kadar iyi adetlere ulaştı . Serbes'i bu süreçte nerede ise hiç bir şekilde ekranlarda görmedik. Geçtiğimiz hafta Hürriyet gazetesinin Pazar ekinde bir röpartaj yayınlamış . Roman satışa çıktıktan sonraki ilk röportajıymış. Yani biz birşey kaçırmamışız. Merak edenler buradan ulaşabilirler.


Kitabı , bayram tatili ile birleştirdiğim 10 günlük tatilimde Gelibolu,Bolayır'daki evimde okudum. Evet. İtiraf etmeliyim ; İkili diyalogları bu adam çok iyi beceriyor .


Kitap bende tam olmamış hissi uyandırmadı değil hani . Daha iyisi yazılabilir miydi ? Zamanla göreceğiz. Kitaptan sizin ile paylaşmak istediğim bir bölüm var .Keyifle okuyacağınızı düşünüyorum ;


"baktın manavlık seni kepaze ediyor, çünkü domates tartarken araya iki tane çürük domates sokuşturmadan edemiyorsun, o zaman neden böyle bir şey yapıyorum diye sormalısın kendine. derin bir nefes alıp o iki tane kodumun çürük domatesini araya sıkıştırmadan niçin duramadığını düşünmelisin. o iki tane çürük domatesi araya sokuşturamayınca kendini çok mu çaresiz hissediyorsun? uykuların mı kaçıyor, boğulacak gibi mi oluyorsun, tükenmişlik sendromuna mı giriyorsun o iki tane çürük domates araya sokuşmayınca? bütün dünyayı önüne de serseler o iki tane çürük domatesi araya sokuşturamadıktan sonra bir anlamı yok mu? 'yeter artık bu dünyanın kahrını cefasını çektiğin, al sana gidiş dönüş uçak bileti, 6500 dolar da nakit, singapur'daki bütün kerhaneleri gez gel,' deseler, yine de o iki tane çürük domatesi araya sokuşturmanın verdiği zevki hiçbir şeye değişmez misin? dünya yerinden oynasa, taş üstünde taş kalmasa, kıyamet kopsa, uzaylılar gelse bütün sülalene tecavüz etse, yok arkadaş, ben o iki tane çürük domatesi ilk fırsatta araya sokuşturmaya yine de devam ederim mi diyorsun? herkesin bu hayatta iyi kötü bir pusulası vardır, hedefi vardır, hedefi olmasa bile bir tarzı, duruşu, şekli şemali vardır, senin de bu hayattaki pusulan, hedefin, tarzın, duruşun, şeklin şemalin o iki tane çürük domatesi araya sokuşturmak mı? yarın öbür gün torun torba sahibi olup bir köşeye çekilip emekliliğin keyfini sürmeye başladığında, geçmişi özlemle yad ettiğin anlarda, aklına gelecek ilk şey o araya sokuşturuverdiğin iki tane kodumun çürük domatesi mi olacak oç! merhametsiz şerefsiz! al o zaman bu yazıyı manav dükkanının girişine as, sonra da dükkanı başkasına devredip siktir ol git! başka bir iş bul kendine. ne bileyim, git veznedar ol! uçaksavar bataryası teknisyeni ol! ne olursan ol siktir git onu ol, ama artık manavlık yapma! yapma manavlık! belki de veznedar olursan, şu paralardan birazını da cebime sokuşturayım demezsin de, seni kepaze eden şeyin o araya sokuşturduğun iki tane çürük domates olduğunu anlarsın. belki de uçaksavar bataryası teknisyeni olursan, şuradan cebime iki tane uçaksavar mermisi sokuşturayım demezsin de, seni kepaze eden şeyin o iki tane çürük domatesin araya sokuşması olduğunu anlarsın. it herife bak ya! zibidiye bak! dangoza bak! elim ayağım titredi yemin ediyorum sinirden. içim daraldı. her neyse, unutalım... off! hayvanoğluhayvan!! "